Erkekler de şiddet görüyor

Şiddet gören cinsiyeti ne olursa olsun aynı derecede etkileniyor. Genelde ciddi şiddet gören erkek sayısı az. Ancak sözel ve duygusal şiddete maruz kalan erkek sayısı fazla. Erkekte bu durumu paylaşamamanın getirdiği içe atma ve depresif şikâyetler oluyor.

“Her şey masal gibi başlamıştı… Bir seyahatte tanıştık. Sonrasında hediyeler, çiçekler, sevgi dolu sözcüklerle bezeli bir ilişkiye adım attık. Çok iyi gidiyordu… Sonra… Ne mi oldu? Kavga, tartışma hatta fiziksel şiddet bile başladı… Ben de çirkinleştim… ‘Senin paran yok, bana hediye alamıyorsun zaten’, ‘Bir gün bile sinemaya gitmedik. Arkadaşlarımın eşleri onları gezmeye götürüyor. Sen ne işe yaramaz adamsın’ gibi cümleler kurdukça onun sesi yükseldi, onun sesi yükseldikçe ben bağırdım…”

İşte böyle başlıyor şiddet… Bugün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü… “Şiddetsiz gün yaşıyor muyuz?” diye soracak olursak “Hayır” yanıtı gelecektir. İster eşinizden, ister sevgilinizden, ister babanızdan ister annenizden veya kardeşlerinizden bile şiddet görebiliyorsunuz. Görmeniz yetmiyor, bir süre sonra şiddete karşı siz de şiddetle karşılık veriyorsunuz. Hâlbuki şiddetin yarattığın öyle psikolojik durumlar var ki, bazen ömür boyu bile tamir edilemiyor…

Psikiyatrist Doç. Dr. Armağan Samancı, hangi erkeğin şiddet göstereceğinin belli olduğuna değinirken şöyle devam ediyor:

“Kişilik özellikleri, geçmişteki yaşantıları ve bazı problemleri gösterebiliyor kimin şiddet uygulayacağını belli ediyor. Kızgınlık kontrolünde problem olan, kendi ailesinde de şiddeti görmüş olan bir erkeğin şiddet uygulama olasılığı yüksek. Şiddet gören kişiler birincil olarak depresiflik, üzüntü, isteksizlik, cansızlık oluşuyor. Ayrıca şiddet gören bireylerde özgüvende azalma meydana geliyor. Şiddet sona ermezse yavaş yavaş panik ve yaygın anksiyete bozuklukları oluşmaya başlıyor. Bir süre sonra çaresizlikten kaynaklanan kaygı şikayetleri oluyor. Şiddet, şahsın yaşamını tehdit eden düzeydeyse bu durumda da akut stres bozukluğu ya da travma sonrası stres bozukluğu gibi durumlar yaratıyor. Karşıdaki kişi, öldüresiye dövüyor, öldürecek noktaya yakın tehdit oluyor. Dikkât ederseniz kadın cinayetleri öncesinde tehditler de var.

Erkekler şiddet görünce paylaşamıyor, problemleri de bu yüzden çözülmüyor

Şiddet gören cinsiyeti ne olursa olsun aynı derecede etkileniyor. Genelde ciddi şiddet gören erkek sayısı az. Ancak sözel ve duygusal şiddete maruz kalan erkek sayısı fazla. Erkekte bu durumu paylaşamamanın getirdiği içe atma ve depresif şikâyetler oluyor.

Şiddet sonrası psikolojik sorunların çözümünde paylaşım esastır. Ancak erkekler doğası gereği iç dünyasını ortaya koyamıyor. Bu da problemin büyümesine neden oluyor. Erkek de şiddete maruz kalırsa paylaşan durumda olsa çözüm gelebilir.

Şiddete maruz kalan erkek bunu paylaşınca sosyal olarak da aşağılanan konuma geliyor. Bu da onu depresif bir sürece sokuyor. Kadın ortaya koyunca toplumsal destek alırken; erkek aşağılanıyor, değersizleştiriliyor.

Cinsel şiddet

Seksolog Akif Poroy ise kadınların önce babasından, ağabeyinden sonra diğer aile üyelerinden şiddet gördüğünü ifade ediyor ve şunları söylüyor:

“Şiddet, dayaktan ensest ilişkiye kadar sürüyor. 2010 yılında Birleşmiş Milletler bazı rakamlar açıkladı. Bu rakamlara göre Türkiye’de bulunan 35 milyon kadından evlilerin yüzde 76’sı köyde yüzde 18’i şehirde kocasından dayak yiyor. Yüzde 59’unun sosyal güvencesi yok. Türkiye genelinde yüzde 20’si okuma – yazma bilmiyor. Kadınlar neden geri bıraktırılıyor? Bu gelmiş geçmiş tüm hükümetlerin sorumluluğu içerisinde.”

“Kadın cinsel yönden güçlü olduğu için şiddet görüyor”

Poroy şunları da ekliyor: “Kadın, cinsel gücü daha yüksek olmasından dolayı eziliyor. Kadınların arka arkaya orgazm olma özellikleri var. Erkekte durum böyle değil. Mitolojide bile tanrıların çoğu kadın, onlara tapılıyor. Bu özelliklerinden dolayı erkekler kadınları ezmeye çalışıyor. Toplumların getirdiği kurallarla kadını eziyoruz.

Kadına olan şiddetin önlenmesi gerek. Kanunla olmuyor, önce kadınların mutlaka birey olarak yetişmesi gerek. En az lise eğitimi şart. Meslek eğitimi şart. Ekonomik özgürlüğünün sosyal devlet içinde sağlanması gerek. Baskı altında, zorla kadınlar olmaktansa kendi erkeğini seçen kadının olduğu toplum daha sağlıklı.”

“Her 2 kadından biri orgazm olamıyor”

Vajinismus yaşayan kadınların birçoğunun geçmişinde ensest ilişkinin olduğunu kaydeden Poroy şöyle devam ediyor: “Bu kişiler büyüdüğünde cinsel isteksizlik yaşıyor. Cinselliği kötü olarak yaşadığı için kadın cinselliğe kapanıyor. Bu çok yaygın. Her iki kadından biri orgazm olamıyor. Eski bir bilgiye göre Türkiye’de kadınların yüzde 29.9’u eşine orgazm taklidi yapıyor. Sevgi yerine şiddet uygulanıyor. Hastane, mezarlık, hapishane üçgeni arasında gidiyoruz.

Erkeğe de şiddet var…

Kadına şiddet uygulandığında o kadının ileride çevresindeki erkeklere, kendi çocuğuna da şiddet gösterdiğini belirten Poroy, “Oysa ki cinsel konuda da şiddet olmamalı. Cinsellik, bir sevginin iletişimin tensel alışverişi şeklinde görülmeli. Bizde ne kadar başlık parası o kadar kadın gibi görülüyor” diyor…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Güzellik

Diyet

Anne - Bebek