Frengi ve tedavisi

Yüzyıllardır insan sağlığını ve yaşamını tehdit edegelen ve frengi olarak da bilinen sifilis hastalığı, son yüzyılda etken maddesinin bulunması ile kontrol altına alınmış ve tedavi edilebilen hastalıklar sınıfına girmiştir.

Cinsiyetle ilgili hastalıklardan en eski ve ünlüsü olan frengi veya günümüzdeki adı ile sifilis, bazılarına göre ilk kez Amerika’dan Kristof Kolomb’un tayfaları ile Avrupa’ya yayılmıştır. Bazı yazarlar İncil’deki yorumlara dayanarak hastalığın daha da eski olduğunu ileri sürerler. 16. yüzyılda şiddetli gelişen salgınlar yapan hastalık nihayet 20. yüzyılda etkeni bulunduktan sonra kontrol altına alınabilmiş ve tedavi edilmeye başlanmıştır.

Frenginin Avrupa’ya nasıl girdiği hala tartışma konusudur. 1493′te Kristof Kolomb’la Amerika’dan dönen tayfaların getirdiklerini ileri sürenler olduğu gibi, köle tacirleri tarafından getirilmiş olduğunu savunanlar da vardır. Öte yandan frenginin Avrupa’da eskiden beri yaygın olduğu yolunda bir görüş de vardır.

Kaynağı ne olursa olsun, yakın zamanlara kadar büyük salgınlar halinde görülen frengiye bir spiroketin yol açtığı, ancak XIX. yüzyılda Alman bilim adamları tarafından saptanmış ve hastalık bir süre Paul Ehrlich’in arsenikten türettiği arsefenaminle iyileştirilmeye çalışılmıştır. Daha önceleri uygulanan cıva tedavisi tehlikeli zehirlenmelere yol açmaktaydı. 1943′te Amerikalı bilim adamı John Friend Mahoney, frengi tedavisinde penisilinin etkili olduğunu ispatladıktan sonra, bu antibiyotik, diğer ilaçların yerini almıştır.

Teşhis ve tedavide birçok gelişmeler olduğu halde, çoğu ülkelerde frengi ancak kısmen önlenebilmiştir. Bununla birlikte annelerin gebelik sırasında sürekli denetlenmesi sebebiyle doğuştan frengi azalmaktadır.

Frenginin etkeni, “Treponema pallidum” adı verilen bir mikroptur. Tirbişon biçiminde ince uzun kıvrımlar gösteren bu mikrop çok hareketli ve kuruluğa dayanıksızdır. Ancak nemli ve havasız yerlerde yaşayabilen bir mikroptur. Su ve sabunla kolayca tahrip olur. Cinsel temasla bulaşan hastalığın üç devresi vardır. Frenginin birinci ve ikinci devrelerinde cilt yaralarında hastalık etkeni olan spiroket bulunur, üçüncü devre frenginin deri belirtilerinde ise mikrop tespit edilemez.

Frengili hastaların ağız ve cinsel bölgelerinde mevcut yara veya kondilomata lata denen siğil gibi lezyonlarında frengi mikropları bol miktarda bulunur. Bulaşma genellikle % 97 oranında cinsel ilişki esnasında veya % 3 oranında eşyalarla dolaylı olarak meydana gelir. Sağlam şahısların deri ve mukozalarında mevcut ufak çatlak veya sıyrıklardan lenf yollarına geçen frengi mikrobu, birkaç saat içinde kanda yayılarak, gizli bir septisemi yapar.

Hastalığa yakalandıktan, yani mikrobun vücuda girmesinden genellikle 3-4 hafta sonra bu noktada şankr denen bir yara meydana gelir. Bu yara ile birlikte, etrafında şişmiş olan lenf ganglionu (adenopati), hastalığın ilk belirtisi olarak görülür. Buna primer kompleks denir. Yaranın çıkmasından iki hafta sonra yapılacak kan muayenelerinin müspet bulunması ile teşhis konulabilir. Yara genellikle 3-6 haftada kendiliğinden iyileşir.

Hastalığın ikinci devresi deride çok değişik belirtilerle başlar. Deri hastalıklarında rozeol, plak mükoz, alopesi vb. tıbbi terimlerle anılan bu belirtiler temastan 2 ay sonra, başka bir deyişle yaranın çıkmasından 40 gün sonra görülmeye başlar ve 3-5 sene devam eder.

Frengi enfeksiyonunun veya hastalığın üçüncü devresi, doku harabiyetinin başladığı gom denen yuvarlak, sert teşekküllerin meydana geldiği devredir. Bu devrede deri belirtilerinden başka diğer birçok organda (eklem, kas, kemik, akciğer, mide, karaciğer, böbrek, mesane, beyin) gom denen karakteristik şişlikler ve yaralar çıkar. Sinir sisteminde frengiye bağlı felçler (Dementia paralytica, Tabes dorsalis) görülür.

Frengi hastalığının teşhisine önce lezyondan alınan akıntıda mikrobu aramakla başlanır ve kesin teşhis ancak bu şekilde konur. Serolojik teşhis için yapılan kan muayeneleri ryv asserrnann, Kolmer, Kahn, VDRL, Nelson-Mayer testleri) hastalığın mutlaka frengi olup olmadığını kesin olarak bildirmez. Bu konuda uzman olanlar testleri klinik bulgularla beraber değerlendirerek sonuca varırlar. Üçüncü devre frengilerinde gomlardan yapılacak biyopsi, teşhise yardımcı olmaktadır.

Frengi tedavisinde eskiden kullanılan arserıik (salvarsan), bizrnut, cıva ve iyotlu preparatların ancak tarihi değeri kalmıştır. Bugün için tek ve en etkili ilaç penisilindir. Penisilinin ilk enjeksiyonundan sonra bazen ateşin 40-41 °C’ye kadar yükselmesi şeklinde görülen Herxheimer reaksiyonu frengi mikroplarının parçalanmasına bağlı olarak meydana gelebilir. Tedavide penisilin ilk gün 2.400.000 ünite, sekizinci gün 1.200.000 ünite olmak üzere toplam 3.600.000 ünite yapılır. Serum testleri pozitif olanlara 15 gün sonra 1.200.000 ünite daha yapmak gerekir.

“Frengi ve tedavisi” için bir yanıt

  1. kadinim 6 aylik hamiledir ve siflis hastaliqi altinda betninde bebek dogulduqdan sonra ne problemlerle karsilasa biler? biz bele bir düşünmekdeyik ki. belke doqulmamiş bebeyi heyatını saklayak.biz anormal cocuq istemirik.bize bu haqda meslehitiniz gerekdir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Güzellik

Diyet

Anne - Bebek