Her bin bebekten 8’i kalp hastası olarak doğuyor

Türkiyede doğan her 1000 bebekten 8’i doğumsal kalp hastalığı ile dünyaya gözlerini açıyor. Ciltlerinde oluşan morluklar nedeniyle mavi bebekler diye adlandırılan bu bebeklerin kalp rahatsızlıkları artık anne karnında teşhis edilebiliyor. 

Ciltlerinin mavimsi ve mor bir hal alması nedeniyle böyle tanımlanan bu bebeklerde, hayatını kaybetmesine yol açacak kadar ciddi sorunlar bulunuyor. Mavi bebekler ancak açık kalp ameliyatları ile olması gereken ‘pembe’ renge kavuşuyorlar. Ameliyatlarda başarılı sonuç alınması ise ancak ‘erken tanı’ ile mümkün. Peki ama bunun için nasıl bir yol izlemek gerekiyor?

Her bin doğumdan 8’inde doğumsal kalp hastalığı görülüyor. Bu hastalığın yüzde 50’sinden fazlası da “Mavi Bebek Sendromu” ile seyrediyor. Bu sendromda; kandaki oksijen miktarı düşüklüğüne bağlı olarak, normalde pembemsi olması gereken bebek cildi mavimsi bir görünüm alıyor. Tedavi edilmediği takdirde bu bebekler hayatlarını kaybediyor. Kalp hastalığının türüne ve şiddetine göre açık kalp ameliyatı bir yıllık takibin ardından uygulanabildiği gibi, iki hafta içinde, hatta doğumun hemen sonra yapılması da gerekebiliyor. Cerrahi tıp alanında atılan dev adımlar sayesinde, bu bebeklerin büyük bir kısmı kimi zaman bir, kimi zamansa bir dizi ameliyatın ardından hiçbir kısıtlama olmaksızın hayatlarına devam edebiliyor. Acıbadem International Hospital’den Kardiyovasküler Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Süleyman Özkan, cerrahi operasyonlarından başarılı sonuçlar alınması içinse iyi bir cerrahi ekibin yanı sıra, kalbe ‘erken dönemde’ müdahale etmenin şart olduğuna dikkat çekiyor! Anne karnında teşhis koyulması, erken müdahale şansını artırıyor.

Mavi bebeklere anne karnında teşhis!

Doğumsal kalp hastalıklarının tanısı günümüzde detaylı ultrason incelemesi ve hamilelik ekokardiyografisi ile konulabiliyor. Böylece bebeğin kalbine doğar doğmaz müdahale etme şansı doğuyor. Hamilelikte tespit edilemeyen durumlarda ise doğumun ardından yapılan fizik muayene, basit radyolojik tetkikler ve kalpteki en ufak bir defekti bile ortaya koyabilen ekokardiyografi ile tanı konabiliyor.

Cilt neden mavi oluyor?

Yaşamımızın devam için ihtiyaç duyduğumuz oksijen, akciğer tarafından solunum yoluyla atmosferden alınarak kana veriliyor ve kan yoluyla da tüm organ ile dokularımıza taşınıyor. Ancak bazı doğumsal kalp hastalıklarında, vücuda pompalanan kanın içerdiği oksijen miktarı normal düzeyin altında seyrediyor. İşte bunun sonucunda da kirli kan temiz kanın içine karışarak vücuda yayılınca, derinin dergi pembelikten uzaklaşarak mavimsi veya mora dönüşüyor.

Bu belirtilere dikkat!

Mavi bebek sendromu dikkatli bir inceleme kolaylıkla anlaşılabiliyor. ‘Siyanoz’ adı verilen morarmanın vücuttaki yaygınlığı ve şiddeti ise bebeğin cilt rengine ve altta yatan doğumsal kalp hastalığının ciddiyetine göre değişiyor.
• Mavimsi görünüm genellikle; dudak çevresi, ağız içi, parmak uçları, tırnak dipleri ve yüz gibi cildin ince olduğu yerlerde ortaya çıkıyor.
• Bazı bebeklerin cildi doğar doğmaz mavimsi bir görünümde oluyor. Bu renk, bebek ister dinlenme sürecinde olsun, isterse efor sarf etsin hep aynı kalıyor.
• Bazılarında ise cildin rengi pembemsi iken; emzirme, ağlama ya da emekleme gibi efor sarf edilmesi gereken durumlarda maviye dönüşüyor veya mavimsi olan cilt bu tür olaylarda daha da belirginleşebiliyor.
• Bebek emzirme işlemi veya emekleme sırasında çabuk yorulabiliyor.
• İştah sorunu yaşıyor ve iyi beslenemediği için kilo alamıyor.
• Bilinç kaybının da olabildiği, morarma ile seyreden bayılma atakları yaşayabiliyor.

Erken tanı yaşam kurtarıyor!

Bazı bebeklerin kalplerindeki delik büyük olmadığı için ender de olsa belirti vermeyebiliyor. Aileler de bebeklerinde herhangi bir sorun görmediklerinden dolayı doktora başvurmadıkları için ideal ameliyat zamanı geçmiş oluyor. Bunun sonucunda bebeğin yaşam kalitesi ciddi boyutlarda bozulabildiği gibi hayatı da riske giriyor. Bu nedenle her anne adayının hamilelik döneminde detaylı ultrasonografisinin ve ekokardiyografisinin yaptırılması, bebek doğduktan sonra ekokardiyografisinin çekilmesi, doğumsal kalp hastalığına erken tanı konulmasında “kilit” rol oynuyor. Anne karnında tanı konulduğunda bebeğin kalbine doğar doğmaz müdahale edilebiliyor. Bu sayede bebek yaşıtları gibi sağlıklı bir yaşam sürebiliyor.

Doğar doğmaz ameliyat gerekebiliyor!

Doğumsal kalp hastalıklarının bazılarında bebeğin 1 yaşına gelmesi beklenirken, bazılarında ise doğumun hemen ardından, zaman kaybetmeden kalbe müdahale etmek gerekiyor.

• Ağır seyretmeyen sendromlarda: Ekokardiyografinin ardından anjiyo yapılarak hem hastalığa tanı konuyor, hem de kateterizasyon ile bebeğin kalbine müdahale edilebiliyor. Bebekler; anjiyo ile bazı damarların açılması veya kapatılması ve ilaç tedavisi gibi yöntemlerle takip altına alınıyor. Açık kalp ameliyatı sonrası iyileşme dönemini kolay atlatabilmesi için 1 yaşına girmesi bekleniyor. Zamanı geldiğinde yapılan ameliyatla kalpteki sorunlar tümüyle ortadan kaldırılabiliyor.
• Ağır seyreden sendromlarda: Bebek anjiyodan sonra hemen açık kalp ameliyatına alınıyor. Bazı gruplarda ise zaman kaybını önlemek için anjiyo bile yapılmadan kalpteki sorunun giderilmesi gerekebiliyor.

HANGİ DOĞUMSAL KALP HASTALIKLARINDA GÖRÜLÜYOR?

• Fallot Tetralojisi
• Büyük Arter Transpozisyonu
• Hipoplastik Sol Kalp Sendromu
• Hipoplastik Sağ Kalp Sendromu

1. Fallot Tetralojisi: Mavi Bebek Sendromu’nun en büyük grubu olan ve kalpte oluşan delik ile akciğere giden damarda darlık sonucu gelişen bu hastalıkta akciğere yeterli kan gitmiyor ve sağ odacıkta yer alan kirli kanın bir kısmı sol tarafa atılıyor. Bunun sonucunda vücuda yayılan kirli kan, bebeğin cildinin morarmasına yol açıyor. Akciğere giden damardaki darlık az ise akciğere yeterince kan gittiği için hemen ameliyat gerekmiyor. Hatta, tam aksine bebeğin fiziksel olarak güçlenerek iyileşme dönemini daha kolay atlatması için açık kalp ameliyatının 1 yaşına kadar ertelenmesinde fayda görülüyor. Ameliyatla kalptaki delik yama ile kapatılıyor ve akciğere giden damardaki darlıklar ortadan kaldırılıyor. Bebeklerin yüzde 90”ı, operasyondan sonra 10 yıl boyunca hiçbir kısıtlama yaşamadan hayatlarına sağlıklı bir şekilde devam edebiliyor. Diğer grupta yer alan çocuklara 10 yıldan sonra kalp kapağı takmak gerekebiliyor.

2. Büyük Arter Transpozisyonu : Bazı bebeklerde kalpten çıkan damarlar ters olabiliyor. Bu hastalıkta bebeğe hemen müdahale etmek gerekiyor. En ideal ameliyat zamanı ise doğumdan sonraki 7-15 gün arasıdır. Hastalık anne karnında detaylı ultrason takibi ile fark edilebiliyor ve bebek doğar doğmaz yapılacak olan ekokardiyografi ile tanı konabiliyor. Bebek 1-2 günlükken ilaç tedavisiyle damarın açık kalması sağlanıyor veya anjiyo ile kalbin içine delik açılıyor. Böylece ameliyat gününe kadar zaman kazanılıyor.

3. Hipoplastik Sol Kalp Sendromu: Kalbin sol tarafı akciğerden aldığı kanı tüm vücuda göndermek gibi çok önemli bir işlev üstleniyor. Bu hastalıkta ise tüm vücuda kan pompalayan, bu nedenle kalbin en güçlü yeri olan sol tarafı gelişmemiş oluyor. Ardı ardına yapılan üç büyük ameliyat ile kalbin sol bölgesinin görevi açık kalp ameliyatıyla sağ tarafa aktarılıyor. Sağ tarafın yapması gereken iş de akciğerin kendisine bırakılıyor. Ancak çok komplike olan bu ameliyatları sonrası ölüm oranı yüzde 40 gibi yüksek bir rakamda seyrettiği gibi, operasyon başarılı geçse bile ergenlik döneminde kalp yetmezliği geliştiği için kalp nakli gerekebiliyor. Üstelik bu süreçte hasta tam sağlıklı bir yaşam süremiyor ve pek çok aktiviteden mahrum kalıyor. Bu hastalığın tanısı bebek henüz anne karnındayken konulabiliyor ve genellikle hamileliğin sonlandırılmasına karar veriliyor.

4. Hipoplastik Sağ Kalp Sendromu: Bu hastalıkta kalbin içindeki kapakçıklar kapalı olduğu için kirli ve temiz kan birbirine karışıyor. Bazen de kan akciğere yeterince gidemiyor. Operasyon ile akciğere ihtiyacı olan kanı ulaştırmak için tüm vücuttan gelen toplardamarlar doğrudan akciğere bağlanıyor. Bu hastalarda da ilerde kalp nakli ihtiyacı olabiliyor.

“Her bin bebekten 8’i kalp hastası olarak doğuyor” için bir yanıt

  1. iyi akşamlar,bebeğimiz 03/05/2010 da doğdu el tırnak diplerinde çok az da olsa morlul var diğer yandan huzuru yerinde ağıt yok iştahı yerinde uyku sorunu yok bu konuda ne söyleye bilirsiniz.teşekkürler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Güzellik

Diyet

Anne - Bebek