Safra kesesi taşları ve tedavisi

Safra kesesi taşlarında ilaçla tedavi başlangıçta olumlu sonuç verse de hastaların yarısında 4 yıl içinde taşlar yeniden oluşuyor. Bu yüzden tedavide laparoskopik safra kesesi ameliyatı altın standart olarak kabul ediliyor.

Safra kesesi karaciğerin alt yüzeyinde, ona yapışık 50 ml hacmi olan armut biçimde bir organ. Safranın depolanmasını ve konsantre edilmesini sağlıyor Karaciğerin ürettiği safra, kanallar yoluyla bu kesede birikerek, yemek sonrası özellikle yağlı gıdaların sindirimi amacıyla bağırsağa dökülüyor. Her 10 erişkinden birinde olan safra taşı özellikle 30 yaşından sonra kadınlarda daha sık görülüyor. 60 yaşından sonra erkeklerin yüzde 10-15’inde kadınların yüzde 30-40’ında safra taşı oluşuyor.

Porselen ve kalsifiye taşlar kanser riskini artırıyor

30 yaşından sonra ortaya çıkan safra kesesi taşı nedeniyle hastaneye başvuruların beşte birini kanal tıkanmasına bağlı iltihaplar oluşturuyor.

Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Ahmet Türkçapar, safra taşları kanser yapmasa da, safra kesesi kanseri nedeniyle ameliyat olanların yüzde 70’inde taşa rastlandığına dikkat çekiyor ve “Porselen ya da kalsifiye taş oluşan safra keselerinde yüzde 20-60 kanser olasılığı vardır, bu hastalarda şikayet olmasa bile ameliyat önerilir” diye konuşuyor.

Safra kesesine bağlı sağlık sorunlarının cerrahi yöntemle ortadan kaldırıldığını belirten Prof. Türkçapar, safra kesesi hastalıklarının oluşumuna ilişkin şu bilgileri veriyor:

“Safra taşları safra içindeki katıların çökelmesi ile oluşur. Taşların büyük kısmı kolesterol içeriklidir. Safra kesesinde tek taş olabileceği gibi sayının binlere ulaştığı durumlar da vardır. Sarışın bayanlarda, şişmanlarda, çok hızlı kilo verenlerde, uzun süre damar yolundan beslenenlerde, midesinin bir kısmı ameliyatla çıkarılmış olanlarda safra taşı sık görülür.

Hastalığın kalıtsal yanı olduğunu gösteren deliller vardır. Kafeinli içeceklerin ve alkolün safra taşlarını azalttığına dair yayınlar mevcuttur. Safra taşları kesenin kanalını tıkayarak içeriğinin boşalamamasına, böylece kolesistit adını verdiğimiz iltihaplanmaya yol açabilir. Taşlar ana safra kanalını tıkayarak safranın kana karışması yani sarılığa, pankreas kanalını tıkayarak pankreas bezi iltihabına (pankareatite) neden olabilir.

Safra taşı olan hastaları yüzde 60’ında herhangi bir şikayet yoktur. Safra kesesi rahatsızlığına bağlı hastane başvurularının yüzde 20’si, ani gelişen taşın kanalı tıkaması sonucu oluşan kese iltihabı yani ‘akut kolesistit’tir. Bu hastaların yüzde 10’unda sarılık, kolanjit (dış safra yolları iltihabı), pankreatit gibi ağır komplikasyonlar görülür.”

Safra kesesi hastalığının tanısı ve tedavisi

Günümüzde safra kesesi hastalığı tanısı konulmasında en yaygın kullanılan yöntem ultrasonografi. Sık yapılmasının hastaya hiçbir zararı yok. Nadir olarak safra kesesinin fonksiyonunu değerlendirmek için ilaçlı filmler çekilebildiğini belirten Prof. Dr. Ahmet Türkçapar, safra kesesi taşlarının tedavisiyle ilgili şu değerlendirmeyi yapıyor:

“Ağızdan ursodeoxycolic asit ve benzerlerinin verilmesi bazı safra taşlarının tedavisinde olumlu sonuçlar veriyor. Ancak bunun başarı oranı çok düşük kalıyor ve hastaların yarısında ilk 4 yıl içinde taşlar tekrar oluşuyor.

Günümüzde safra kesesi taşına bağlı şikâyeti olan hastalarda altın standart laparoskopik kolesistektomidir. Bu yöntemle gerçekleştirilen operasyon az ağrılı olur ve hasta 2-3 gün içinde işinin başına dönebilir.

Safra kesesinin tümü alınarak, hastalık nüksü, yeniden taş oluşumu, kanser ve komplikasyon gelişimi olasılığı ortadan kaldırılmış olur. Safra kesesinin olmaması insanlarda ciddi hiçbir soruna yol açmaz.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Güzellik

Diyet

Anne - Bebek