Üniversite hastaneleri şikayetçi

Birinci basamak sağlık hizmeti veren üniversite hastanelerinin fatura bedellerini alamadığı, devlete ödediği vergi oranı nedeniyle maddi sıkıntı içine girdiği ve döner sermayenin yatırım giderlerini karşılayamadığı bildirildi.

Hacettepe Üniversitesi (HÜ) Hastaneleri Genel Direktörü Prof. Dr. Uğur Erdener, üniversite hastanelerinin ağır vergi yükü altında olduğunu söyledi.

Üniversite hastanelerinin devlete yüzde 15 hazine payı ödediklerini belirten Erdener, bu oranın devlet hastanelerinde yüzde 1 olduğunu kaydetti. Erdener, devlet hastaneleri ile üniversite hastanelerinin ödediği hazine payı oranı arasında 15 kat fark olduğuna işaret ederek, şunları kaydetti:

“Üniversite hastaneleri ayrıca yüzde 8 araştırma payı ödüyor. Yani bir anlamda yüzde 23 vergiye tabiyiz. Oysa kamu hastanelerinde bu oran yüzde 1…

Özel sektör sağlık kuruluşları da yüzde 8 KDV veriyor ancak kendi satın aldıkları mal ve hizmetler için ödedikleri KDV’yi mahsup edebiliyorlar.

Biz de satın aldığımız mal ve hizmetler için KDV ödüyoruz ancak bunun herhangi bir yerden mahsubunu yapamıyoruz. Bir anlamda tekrar ilave bir vergiye tabiyiz.”

Üniversite hastanelerinin ciddi bir vergi yüküyle karşı karşıya olduğunu belirten Erdener, üniversite hastanelerine ait faturaların incelenmesi sürecinde sıkıntı yaşandığını dile getirdi. Erdener, fatura bedellerinin, geri ödeme kuruluşları tarafından çok uzun zamanda ödendiğini belirterek, “Tamamen keyfi nedenlerle yüksek kesintiler yapılıyor” dedi.

Bu sorunların tümünün, Sosyal Güvenlik Kurumu çatısı altında çözüme kavuşacağına inandığını ifade eden Erdener, “Geri ödeme kuruluşlarının sisteme parayı çok geciktirmeden protokolle belirlenmiş zamanda ödemesini bekliyoruz. Kamu kuruluşlarından parayı ortalama 5-6 ayda alabiliyoruz. Ödenek sorunlarını gerekçe gösteren belediyelerden tahsilat yapamıyoruz. Yani sistem hem ciddi bir vergi yüküne tabi hem de para geri dönüşü zor ve uzun zaman alıyor” diye konuştu.

Devlet Planlama Teşkilatı’nın (DTP), geçmiş yıllarda, yatırım ödenekleri çerçevesinde üniversite hastanelerinin modernizasyonu, büyük bakım onarımları ve makine alımları için kaynak ayırdığını hatırlatan Erdener, üniversite hastaneleri için artık böyle bir kaynak ayrılmadığını söyledi. Erdener, bu tür alımların döner sermaye işletmelerinden karşılanmasının önerildiğini ifade ederek, “Döner sermayeler, zaten ödeme güçlüğü içinde. Bu yatırımları, döner sermaye kaynaklarından sağlamak çok güç. Üniversite hastanelerinin, DPT kaynaklarından biraz daha fazla desteklenmesi gerekiyor” dedi.

“Araştırma fonuna Maliye Bakanlığı el koydu”

Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Murat Akal da özellikle kamu kuruluşlarından büyük miktarlarda alacakları olduğunu söyledi.

Hazine payı, araştırma payı ve KDV oranlarının yüksek olmasından şikâyetçi olan Akal, hastanelerin kaliteli hizmet verebilmesi ve çağın getirdiği teknolojiyi kullanabilmesi için en kısa sürede üniversite hastaneleri lehine düzenlemelerin yapılması gerektiğini kaydetti.

Akal, üniversite bünyesinde biriken araştırma fonuna Maliye Bakanlığı tarafından el konulduğunu belirterek, “Orada biriken parayı dahi kullanamıyoruz. El konma gerekçesi nedir bilmiyoruz” dedi. Bağ-Kur ve Emekli Sandığı’nın yanı sıra SSK’lıların, üniversite hastanelerinden sevksiz yararlanabilmesi sonucunda, tıp fakültesi hastanelerinin yükünün daha da arttığını ifade eden Akal, şunları kaydetti:

“Hasta sayımız oldukça arttı. Hastanemizi buna hazır hale getirmeliyiz, sağlık personeli sayımızı arttırmalıyız. Haziran ayında Sağlık Bakanlığı Kamu Personel Sınavı’yla alınmak üzere kadro açtı. Bir günde bizden 150 civarında hemşire devlet hastanelerine geçmek için ayrıldı. Şimdi Maliye Bakanlığı’ndan boşalan kadroların yerine yeni alım yapıp yapamayacağımızın cevabını bekliyoruz.”

Öte yandan Akal, Türkiye’de görev yapması söz konusu olan yabancı doktorlar konusunda da şunları söyledi:

“Türkiye’den yabancı ülkelere giden doktorlara nasıl bir uygulama yapılıyor? Önce İngilizce tespit sınava için TOFEL’dan geçmesi isteniyor. Türkiye’deki üniversitelerin tıbbı denkliğini kabul etmiyorlar. Tekrar bir sınavdan geçiyorlar ve bunun sonunda başarılı olanlara doktorluk yaptırıyorlar. Sistem bizde de böyle olursa olabilir. Çünkü sağlık konusunda iletişim çok önemli olduğu için ana dil zorunlu olmalıdır. Ardından da YÖK ya da üniversiteler tarafından denkliğine tabi tutulurlar. Bu barajları geçen doktorlar Türkiye’de doktorluk yapabilirler.”

“Cihazlar, önce üniversite hastanelerinde kullanılmalı”

Gazi Üniversitesi (GÜ) Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ayşe Dursun da üniversite hastanelerinde üst düzeyde sağlık hizmeti verildiğini, bilimsel araştırmalar yapıldığını belirterek, “Sağlık ihmal edilemez. Bizler, Türkiye’nin doktorlarını ve bilim adamlarını yetiştiriyoruz. Bu nedenle, tıp fakültelerine diğer sağlık kurumlarından farklı değer vermek gerekir” dedi.

Bilimsel araştırmaların yapılabilmesi, tıp öğrencilerinin ve asistanların dünyada uygulanan son teknolojiyi bilerek ve uygulamalarını görerek eğitim alması gerektiğini vurgulayan Dursun, tıp alanında kullanılan cihazların, ilk olarak üniversite hastanelerinde kullanılmasının doğru olduğunu söyledi.

Dursun, üniversite hastanelerinde en üst düzeyde sağlık hizmeti verildiğini, durumu ciddi olan hastaların tedavilerinin yapıldığını belirterek, “Emin olun, tanı ve tedavi yöntemlerinde yanlışlık yapılmış olan çok sayıda hastamız var. Başka yerlerde yanlış uygulamalar yapılıyor, bunlar ehil ellerde yapılmalı, doğru hasta profili seçilmeli” uyarısında bulundu.

Prof. Dr. Dursun, üniversite hastanelerinin, devlete, hazine payı, araştırma payı, KDV’de en yüksek oranda ödeme yaptığını, fatura bedellerinin tahsilatında sıkıntı yaşandığını belirterek, “Alacaklarımızı zamanında tahsil edebilsek, kendi yağımızda kavrulabiliriz” dedi.

“Yabancı doktora ihtiyacımız yok”

Türkiye’de yabancı doktora ihtiyaç olmadığını belirten Dursun, “54 tıp fakültesi var, yabancı doktora ihtiyacımız yok. Biz kendi doktorumuzu kendimiz yetiştiririz. Biz, gelecek olan doktorlara hastalarımızı emanet etmek istemiyoruz. Bizim vatandaşımız çok değerli. Ulu Önder Atatürk, o zamanki teknolojiyle dahi ‘Beni Türk hekimlerine emanet ediniz’ demiş. Biz Atatürk’ün yolunda ilerliyoruz. Niçin hastamızı başka hekimlere emanet edelim?” diye konuştu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Güzellik

Diyet

Anne - Bebek