Neden yalan söyleriz?

Neden yalan söyleriz?

Yalan söylemek genellikle zor durumlarda başvurulan bir kaçış yöntemi olsa da bazı psikolojik sorunların sürekli yalan söyleme gibi belirtileri de bulunuyor.

Anti sosyal kişilik bozukluğu olan kişiler sürekli yalan söyleme, kişisel çıkarı ve zevki için başkalarını kandırma, dürüst olmama eğilimindedirler. Dışa dönük kişilerin daha çok yalan söylediği Riggio ve arkadaşlarının yaptığı bir araştırmada bulunmuştur.

Reem Nöropsikiyatri Merkezi Kurucusu Dr. Mehmet Yavuz konuyla ilgili açıklamalarda bulunuyor.

Kadınlarla erkeklerin yalan söyleme oranları

Yalan oranlarına bakıldığında, erkeklerle kadınların arasında anlamlı bir fark bulunmamıştır.

Kadınlar, girdikleri sosyal etkileşimlerde erkeklerle aynı oranda yalan söylemektedirler. Kadınlar bir araya geldiklerinde, başkaları ile alakalı daha çok yalan söylemektedir. Genel olarak, erkekler daha fazla oranda kendine yönelik, kadınlar ise başkasına yönelik yalan söylemektedirler.

Ancak, bu bilimsel araştırmaların dışında benim kişisel kanaatim; erkekler daha çok yalan söyler ama kadınlar daha iyi yalan söyler. Dolayısıyla kadınların daha donanımlı ve inandırıcı yalan söylediklerini ifade etmemiz hiç de yanlış olmaz.

Yalan söyleme alışkanlığı ailede kazanılıyor

Çocuk birçok davranışı rol-model şeklinde ebeveynlerinden gözlemleyerek alır. Yalan söyleme davranışı da bu şekildedir. Yalan, bir çeşit davranış bozukluğudur. Her çocuk saf ve temiz olarak dünyaya gelir.

Yalan söylemede genetik aktarımın bir rolü olmaz. Anne-baba, kardeş ve çevre ilişkileri belirleyici unsurdur. Çocuk, anne ya da babanın veya kendisine rol model olan abi ve ablaların ya da çevresindeki arkadaşlarının zor durumda kalıp sıkıştıkları dönemlerde yalanlarına şahit oluyorsa, bunu bir savunma davranışı olarak benimseyebilir.

Yalan söylemek ile zeka arasındaki bağlantı

Çocuklarda olsun erişkinlerde olsun yalan becerisi, matematiksel zeka (IQ) ile değil daha çok sosyal zeka (EQ) düzeyi ile alakalıdır.

Sosyal zeka düzeyi ne kadar yükse kse, söylenen yalanın inandırıcılığı da o kadar ikna edici olmaktadır. Dolayısıyla zeka düzeyi, sadece yalanın inandırıcılığı ve ikna ediciliği ile doğru orantılı olup, zeki olmayanlar da yalan söyleyebilir. Vücut dili yalanı ele veriyor Bazı çalışmalar, davranışsal ipucu olarak sadece sözel ve sözel olmayan ipuçları üzerine bazı araştırmalar yapmışlardır.

Zuckerman ve arkadaşlarına (1981) göre, yalan söyleyenlerin başarılı olmak için davranışlarını kontrol etme çabaları, onları ele verebilecek ipuçlarına yöneltmektedir. Yalan söyleyenlerin davranışları, doğruyu söyleyenlere göre daha az kendiliğinden olarak görülmekte ve doğal hallerini muhafaza edememektedirler.

Ayrıca, bu kişilerin davranışlarının bütün yönlerini aynı anda kontrol etmedeki başarısızlıkları, sözel ve sözel olmayan davranışlarında tutarsızlığa neden olmaktadır.

Karşımızdaki kişinin yalan söylediğini anlamak zor değil

Yalan söyleyen insan, konuştuğu kimseyle göz göze gelmemeye çalışır. Göz göze gelmemek için, gözler daha çok sağa ve sola kayar. Yalan söyleyen kişi konuşurken gözleri belli bir noktaya diker. Ayrıca, yalan söyleyen insanın yanaklarında ve kulaklarında hafif kızarmalar oluşur. Kişinin burnuna dokunması da tipik davranışlardandır.

Bir kişinin, kendi söylediği yalanlara inanması tehlikelidir Kişinin yarattığı hayal dünyasındaki kendi ile gerçek kendiliği arasında ciddi fark oluşur. Sosyal ilişkileri bozulmaya başlar. Yalan söylemek bir hastalık değil, bir tür davranış bozukluğudur. Günden güne gerçeklerle bağlantısı kopar. Bu nedenle, bir kişinin kendi söylediği inanlara inanması tehlikelidir.

Yalanın rengi olmaz, yalan yalandır

Kişinin, kendini korumak ve kaygıdan uzaklaşmak üzere söylediği yalanlar, bir başkasının hayatına zarar verip, etkilemediği müddetçe beyaz yalan olabilir. Ya da bir başkasının kendini iyi hissetmesi ve mutlu olması için veya dargın iki kişinin (örneğin evli çiftler, kardeşler) arasını düzeltmek için pembe yalanlar söylenebilir.

Fakat bu ayrım, sosyal bir varlık olan insanın kontrol edebileceği bir mekanizma değildir, dolayısıyla yalanın siyahı, beyazı, pembesi, kırmızısı olmaz. Diğer taraftan beyaz ya da pembe yalanlar, sadece geçici çözümler üretmekte kalmayıp aynı zamanda asıl problemin çözülmeden kalmasına da neden olmaktadır.

Yalanı öğrenen bilinçaltı tepki veriyor

Çok sevdiğimiz ya da önem verdiğimiz bir insanın yalanını ortaya çıkardığımızda, şüphesiz bu her iki taraf için bir travma oluşturur. Buna bağlı olarak da yoğun bir kaygı ve anksiyete hissedilir. En önemlisi, güven probleminin ortaya çıkmasıdır. Ama bazen de yaşanan travma bilinçaltı tarafından çeşitli bedensel yakınmalara dönüşebilir.

Örneğin, o zamana kadar herhangi bir şikayeti olmayan kişide, aniden şiddetli baş ağrısı, baş dönmesi oluşabilir hatta kendisini bir süre yatağa mahkum edecek bel ve boyun ağrıları ortaya çıkabilir.

Yalan söyleyen kişilere karşı nasıl davranılmalı?

Bu tür davranış bozukluğu olan kişiler hayatımızdan kolayca çıkartabileceğimiz kişiler olmayabilir (örneğin eşimiz veya kardeşimiz). Bu durumda yapılması gereken, sorunu görmezden gelmek yerine direkt iletişim kurmaktır.

Kişiye yalan söylediğinin bilindiğinin direkt hissettirilmesi, herhangi bir onur kırıcı olay olmadan kişinin kendisini düzeltmesi ve yanlıştan dönmesi ile sonuçlanabilir. Eğer buna rağmen yalanlara devam ediyorsa, bu takdirde yapılacak en iyi şey iletişimin mümkün ölçülerde asgariye indirilmesidir. Direkt “yalan söylüyorsun” demenin de faydası olmayacaktır.

Nörolog Dr. Mehmet Yavuz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Güzellik

Diyet

Anne - Bebek