Huzurlu ev ortamı Alzheimer’ı yavaşlatıyor

Huzurlu ev ortamı Alzheimer’ı yavaşlatıyor

Alzheimer, kişinin unutkanlık ile başlayan ama zamanla kişisel ihtiyaçlarını bile karşılayamayacak duruma geldiği bir hastalık. Hasta yakınlarını bu süreçte zorlu bir imtihan bekler. Ev ortamında alınacak bazı tedbirler, hastaya yaklaşım tarzı, hastalığın ilerlemesini yavaşlatabiliyor.

Özel Huzurevleri Dinlenme ve Bakımevleri Dayanışma Derneği Başkanı Aynur Gökkaya hasta yakınlarına tavsiyelerde bulundu.

Dünyada 35 milyon kişi Alzheimer hastası. Ülkemizde ise bu sayı Türkiye Alzheimer Derneği verilerine göre 350 bin ve bu rakam her geçen gün artıyor. Günlük yaşamsal aktivitelerde azalma, davranış değişikliklerinin görüldüğü bu hastalıkta, hastanın bakımı da maddi ve duygusal açıdan tüketici ve yorucu bir iş.

Özel bakımevlerinin minimum 1.500 TL’den başlayan fiyatları, hastaların birçoğunu evde bakıma itiyor. Bunlardan biri de 4 yıldır alzheimer hastası olan 63 yaşındaki Osman Güney. Unutkanlıkla başlayan hastalık, kişisel ihtiyaçlarını karşılayamayacak evresine gelir. Güney’in bakımını üstlenen oğul Mehmet Güney, “Sağlıklı iken bir anda unutkanlıkları başladı. Doktora götürdük, alzheimer teşhisi koydular. Sürekli eskileri hatırlıyor. Sabaha kadar bağırıyor. Tuvalete gitmede de zorlanmaya başladı. Hastalık, her gün biraz daha ilerliyor. Bu durum gerçekten çok zor. Babama 1 hafta eşimle ben, diğer hafta kardeşim bakıyor. Çok zorlanıyoruz; ama babamızı sokağa atacak değiliz.” diyor.

Özel Huzurevleri Dinlenme ve Bakımevleri Dayanışma Derneği Başkanı Aynur Gökkaya, evde bakım ile ilgili önemli bilgiler verdi. Aynı zamanda 14 yıldır yaşlı hastalarla ilgilenen Gökkaya, hastanın sosyal ve fiziksel ihtiyaçlarının iyi bir şekilde karşılanması halinde hastalığın yavaş ilerleyeceğini söylüyor. Gökkaya, evde bakımda en önemli hususun huzurlu bir ev ortamı olduğunu belirtiyor.

Gökkaya, ev ne kadar huzurlu olursa hastanın da o derece huzurlu ve hastalığı da rahat bir şekilde geçireceğini ifade ediyor. Gökkaya’ya göre nasıl ki bir annenin huzursuzluğu bebeğine yansır ise evdeki bir kişinin gerginliği de hastaya aksediyor. Huzursuz olan hasta da, bakımı üstlenen kişinin işini zorlaştırıyor.

Alzheimer hastalarına çocuk gibi muamelede bulunulmaması gerektiğini belirten Gökkaya, hastayla kurulan iletişimin de hastalığın seyrinde önemli bir faktör olduğunu dile getiriyor. Karmaşık ve uzun cümlelerden kaçınılmasını söyleyen Gökkaya şöyle konuşuyor:

“Uzun cümleler hastanın kafasını daha çok karıştırır. Basit sözcükler kullanılmalı. Beden dili ile sarf edilen sözcükler aynı olmalı. Asla olumsuz cümleler kullanmamalı. Örneğin hasta dışarı çıkmak istediğinde ‘hayır gidemezsin’ yerine ‘burada kalalım’ cümlesi söylenmeli. Bir şeyi yapma konusunda ısrar ediyorsa dikkati başka bir yere çekilmeli.

Ayrıca gündüz uykuları da azaltılırsa gece daha rahat uyur. Bunun için de gündüz enerjisini tüketecek aktiviteler yaptırılmalı. Zamanı meşgul edilmeli. Resim yaptırılabilir, bahçeyle uğraştırılabilir, yahut örgü örebilir. Bakımı üstlenen kişi de biraz rahat nefes alacaktır.”

Evde bakımda dikkat edilmesi gereken diğer bir mevzu ise güvenlik. Gökkaya’ya göre alzheimer hastalarında düşmelerin sıklıkla görülmesi nedeniyle evin içinde gereksiz eşya bulundurulmamalı. Geceleri koridorun ışığı açık bırakılmalı. Pencereler demirlenmeli. Hasta, pencereyi kapı zannediyor. Öte yandan ilaçlar düzenli ve zamanında verilmeli. İlaçların yan etkileri iyi bilinmeli, böylece hastadaki değişiklikler daha iyi gözlemlenebilir. Ciddi davranış bozuklukları olan hasta çocukla yalnız bırakılmamalı.

Unutkanlık, yaşlılıkla karıştırılmamalı

Alzheimer, unutkanlıkla başlıyor. Unutkanlığı yaşlılığın getirdiği bir belirti olarak gören birçok aile, hastalığı ileri safhalarda fark ediyor. Uzmanlara göre birkaç belirti hastalığın erken teşhisinde önemli. Bunlar; kişinin işini ve diğer aktivitelerini etkileyen bellek kaybı, devamlı yaptığı işleri yapmada zorluk, kelime bulmada zorlanma, zaman ve mekânı karıştırma, karar verme ve soyut düşünmede zorluk, sürekli kullandığı eşyaların yerini karıştırma, davranış ve tutumlarda açıklanamaz değişiklikler, kişilik değişiklikleri.

Kişisel ihtiyaçlarında nasıl yardımcı olunmalı?

Banyo: Kendi başına yıkanması için onu yüreklendirin. Yıkanması için gereken bölgeyi nazikçe işaret ederek, sabun ya da havlu uzatarak bir sonraki adımı hatırlatmayı deneyin. Banyonun ya da duşun su sıcaklığını kontrol edin. Su çok sıcak olmamalı. Hasta derin banyo suyundan endişe duyabilir ama sığ bir su ya da bir banyo taburesiyle rahatlayabilir.

Duş başlığından akan suyun tazyikinden korkabilirler ancak elde daha kontrol edilen tutulabilecek duş başlıkları ile mutlu olurlar. Kendilerine hâkim olamadıkları, varlığınızdan utandıkları için yıkanmayı reddedebilirler. Bir bölgeyi yıkarken diğer bir bölgeyi kapatma utançlarını yenmelerine yardımcı olur. Aklının karıştığı durumlarda işi kısım kısım yapın. ‘Hadi yıkanalım’ demek yerine ‘giysilerini çıkarmana yardım edeyim’ denilmeli.

Giyim: Alzheimer hastası, çoğunlukla nasıl giyineceğini unutur ve bazen kıyafetlerini değiştirme ihtiyacı duymaz. Kıyafetler, onların giyme sırasına göre düzene koyulmalı. Karmaşık bağcıkları olan kıyafetlerden kaçınılmalı. Kaymayan lastik tabanlı ayakkabılar kullanılmalı.

Yemek yeme: Yemek yemek için yeteri kadar zaman vermeyi deneyin ve dikkatini çekecek şeyleri kaldırın. Eğer kişiyi beslemek zorunda iseniz eline bir kaşık verin ve ilgisini ağzına götürmeye çekin. Boğulma olası olduğu için uykulu ve çırpınma durumunda beslemeyin.

Her gün yeteri miktarda sıvı aldıklarından emin olun. Yetersiz sıvı alımı vücutta sıvı eksikliğine yol açarak daha fazla bilinç karışıklığına sebep olur. Susama duyguları farklı olsa da günde en az 8 bardak sıvı almalarını sağlayın.

Yemek hazırlama, sofrayı kurma ve tabakları kurulama gibi işlerde yardım etmesi için cesaretlendirin. Bu, hastanın kendini daha faydalı olduğunu görmesini sağlayacak. İştahı çok zayıf ve yemek yemeye ilgi göstermiyorsa bunun birçok sebebi olabilir. Hastalığın erken evrelerinde depresyona girer ve yemeğe karşı ilgilerini kaybederler. Bu durumda doktora başvurulmalı. Yemek yememe isteği takma dişinin tam olarak yerine oturmamasından veya dişetlerinden yemek yerken meydana gelen rahatsızlık sebebiyle de olabilir, diş doktoruna kontrol ettirilmeli.

Gün içinde yeteri kadar hareket etmediği için açlık hissetmiyor olabilir. Daha fazla aktif olmaya ve egzersiz yapmaya cesaretlendirin. Hasta, bazen de yemek yediğini unutabilir ve tekrar yiyecek isteyebilir. Fazla miktarda yiyecek tüketiyorsa bu durum yemek sonrası rahatsız olmasına veya kilo almasına sebep olduğu için yiyecek miktarı sınırlandırılmalı.

Tüketilmesini istemediklerinizi görülen veya ulaşılan yerlere koymayın. Dikkatini başka yöne çekmeyi deneyin veya bir aktivite sağlayın. Fazla yemek yemede kararlı ise çiğ havuç, kereviz gibi şişmanlatmayan hafif yiyecekler hazırlayın.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Güzellik

Diyet

Anne - Bebek